Asil bir havası var bu kadının. Soğuk duruşunun ardında sakladığı aristokrat görüntüsü ve zarafetiyle dikkat çekiyor. Boşuna “Yüzüklerin Efendisi” serisinde kraliçe Galadriel’i canlandırmadı. Etrafına yaydığı ışıkla herkesin çekim alanına girdiği Cate Blanchett, zarifliğini ince düşünülmüş detaylarla işlenmiş kıyafet seçimine borçlu. Alexander Mcqueen’in elbiselerini çok iyi taşıyan yıldız Alexander Mcqueen, Balenciaga ve Armani hayranı. Özellikle Armani Prive'ın parlak, metalik elbiseleri kendisine çok güzel gidiyor. 2004 yılında Vanity Fair’in düzenlediği “Uluslararası En iyi giyinen 10 Kadın” listesine girmeyi başaran Cate, “Birbirinden güzel binlerce kıyafet seçeneği var; ama önemli olan hangisinin size yakışacağını bilmeniz” derken aslında giyim konusunda hiç de alçakgönüllülük yapamayacağını sezdiriyor bize. Martin Grant, Karl Lagerfeld, Dries Van Noten ve John Galliano gibi ünlü tasarımcılarla yakın arkadaş olan ünlü oyuncu, nadiren açık tenine gitmeyen sarı kıyafetler giymek gibi stil yanlışları yapsa da genelde hoş ve zarif bir imaj çiziyor. Bunun dışında kendisi iddialı kıyafetler giymekten hiç çekinmiyor ve maskülen tarzı en iyi uygulayan isimlerden de biri. Zamanının moda ikonu Katherine Hepburn'un tarzından esinlendiğini ifade etse de arada Marlene Dietrich havası gözlemliyoruz kendisinde.
Arada sırada tarzında küçük değişiklikler yaparak farklılık yaratan Cate Blanchett, aristokratik havasını bir nebze olsun dengeleyebilmeyi başarıyor. Makyaj konusunda ise doğallıktan yana ve kırmızı rujun yakıştığı ender simalardan biri.